18 Kasım 2009 Çarşamba

Kedim hala benimle

31/10/2009

Kedim hala benimle

Hava kristal gibi, Mercedes’e yemeğini yedirdim, ıhlamurumu içtim, Svester Sonia öğle uykusuna yatmamız için pancurları kapatıyor, odanın içinde gölgeler uçuşmaya başlıyor,uyuyamıyacağım bir yatakta daha fazla oyalanmak istemiyorum, kapı kapanınca pencereye gidiyorum, pancur aralık, itiyorum, dışarısı davetkar, giriş katındaki odadan kolayca dışarıya çıkıyorum.

Özgürlük, geniş merdiven basamaklarına dört ayaklı bastonlarım sığıyor,onlarla yürümeyi yeni öğrenmişim,uçuyorum, git git bahçe sonsuz, herşeye hayranlıkla bakıyorum, beyaz edel weiss çiçekleri tomur tomur açmış, bir gölette kuğular yüzüyor, köpeklerle dolu bir çite kadar geliyorum. Sonrasını pek hatırlamıyorum, ismimi bağıran bir kalabalık, hepsi kızgın, korkmuş, hastaneye girince, yemek yok cezalısın diyorlar, zaten yemek yemiyorum, verdikleri elma pürelerine hiç alışamadım, sabah kakaolu süt, reçel, siyah ekmeği seviyorum, öğlen uykusundan sonra bir muz, bir kare bitter çukulata, 2 hurma. Bahçe gezintim karanlık bir odada cezaya kalmamla sonuçlanıyor, gine de içimde bir mutluluk, güneş ve doğa içime dolmuş, seviniyorum.

Afoltern’in en yaramaz çocuklarından biriyim, koridorda 3 tekerlekli bisikletimle sürat yapıyorum, öğle uykusuna yatırdıklarında kapıda düt düt diye ses yapıp ışıkları yanıp sönen svester ziline basıp ortalığı velveleye veriyorum. Bir gün benden büyüklerin çalıştığı bir atölyeye götürüyorlar, sepet ve kanaviçe işler yapılıyor, orada bütün öğleden sonra sessiz işimi yapıyorum, Mavi, kalın, delikli bir kumaşa kanaviçe çarpılar işliyorum. Sabah Mercedes’e yemeğini veriyorum, kolları da poliolu, onu çok seviyorum, aynı odayı paylaşıyoruz, kardeş gibi benziyoruz. Haftada iki sıcak katran gibi bir sıvıyı "Fango" ayaklarımıza sürüp, sarıyorlar, iki saat bekliyoruz. Bazan kapalı havuza iniyoruz, sepetten bir mayo seçip ılık suda yüzüyoruz, annem şişme bir yelkenli getirmiş, onu yüzdürüyorum, en güzeli hava güzel olduğu zaman teras’a çıkıyoruz, rüzgara balon köpükler üflüyorum, gök kuşağının bütün renklerine bürünüp Alp dağlarına uçuşuyorlar.

Dr Bloch ziyaretime geliyor, annem İstanbul’a giderken musevi cemaatinden koruyucu melekler bulmuş, ara sıra ziyaretime geliyor, küçük, kürkten bir kedi getirdi, elim içine giriyor, kukla gibi hareket ettirebiliyorum. Artık uyumadığım öğleden sonraları mır mır onunla konuşarak geçiyor.

Kedim hala benimle, Mercedez yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder